Kıymetler elden gidince farkına varılırmış. Ne köyden kopabiliyoruz,nede orada yaşayabiliyoruz. Benim gibi memleketimin dört bir yanında görev yapan dostlar bu satırları daha
iyi anlayacaktır. En büyük hasretim,bazar gediğinden aşağıya sallanınca köyümün üstten kuş bakışı duruşuna, yeşilliğine, göğe yükselen minarelerine uzun uzun bakıp,
çocuklarıma ”heeeyt işte benim köyüm” diye nara atmaktır.
Kardeşim Cengiz’den bir mektup aldım. Köyümüz için harika fikirler sıralamış. Bende aynı konularda bir şeyler karalamıştım.
Ayrı ayrı yazmaktansa, her ikisini harmanlamaya karar verdim.
Kasabamızın ilerlemesi için yeniliklere açık olması şarttır. Elinde imkanı, etkisi ve yetkisi bulunan herkesin tüm bunlara destek
vermesi gerekir. Geçen yazımızda kasabamızın geçim kaynağı soğanı ele almıştım. Herkesi imkanları ölçüsünde bir şeyler yapmaya davet etmiştim.
Hep şu söylenir ”Devletten para gelmiyor. Ahh, yukarıdan para gelse bakın neler yapılıyor ”Aşağıya yazacağım konuların paraya mı
yoksa başka bir şeye mi ihtiyacı olduğuna sizler karar verin.
Taşova ilçemizin köprü tarafından girişindeki trafik levhasına dikkat ettiniz mi? Hatırlayabiliyormusunuz? Durun
hafızanızı yormayın.Ben söyleyeyim. En üstte Alpaslan Kasabası, Altında Taşova ve hemen altında da Alpaslan Müzesi yazıyor. Uluköy Kasabası nerede.
Bunu oraya benmi yazdıracağım.
Bamya denilince ilk akla Amasya bamyası gelir. Doğrudur. Amasya bamyası ün yapmıştır. Türkiyenin her yerinde satılan
bamyanın üzerinde “Amasya Bamyası” yazısını görürsünüz.Ama şunu unutmayalım.Amasyada o dağın taşın içinde bamyanın ne işi var. Bamyanın merkezi Uluköy’dür.
Taşova ve Erbaa’nın köyleride bamya yetiştirir. Fakat bizim köyün bamyasının yerini hiç birinin tutmadığını esnafda bilir, alıcılarda. Tek bilmeyen biziz.
Ayrıca bamyanın besin değerinin et’ten beş kat daha yüksek olduğunu, kalp ve damar, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına birebir iyi geldiğini biliyormuydunuz.
Bu bitki bu kadar yararlı ve sevilen bir şey olmasa,fiyatı toptan 24 milyon olurmu.En güzel çiçek bamyanın üretim
yerinin Uluköy olduğunu kim biliyor.
Amasya bölgesinde yine tevek (dolma-sarma) yaprağının kralı ve en tutulanı köyümüzün yaprağıdır.
Yaprak alacak olan bayanlar birbirlerine şunu derler;
-Uluköy’ün yaprağını bulunca gözün kapalı al.
Farkında değiliz ama sergilenecek çok ürünümüz var. Herkes tanıdığına özel yaprak sipariş eder. Büyük vilayetlere sipariş
usulüyle yaprak gönderilir. Kendi bölgemizde bizim tevek yaprağının tadını,lezzetini ve renginin güzeliğini bilmeyen yoktur.Peki; bu konudada tanıtıcı
çalışmalar yapılsa bu alıcı çemberi daha da genişlemez mi.
Yine Sonusa (Uluköy) bulguru, Sonusa aşlığı da aranılan ürünlerimizdendir. Pazarda kimse malını satamasa, sonusalı kendi
malını değerinden satar. Neden? Çünki; bulgur-aşlık dedin mi bu bölgede Sonusa malı olacak denir. Civar köylerden bulgur-aşlık satanlar şunu derler.
”Hem valla hem billa tohumunu Sonusadan aldım” diye reklam yaparak satarlar.
Bu bölgeye memuriyet dolayısıyla gelipte pazara çıkan ve bölgeyi yeni öğrenen bayanlara rehberlik eden bayanlar
daima “sarma için sonusa yaprağı, bulgur-aşlık için sonusa bulguru” diye sıkı sıkı tembih ederler.
İşte bütün bunlar kendiliğinden gelişen durumlar.Birde biz tanıtıma ve reklama önem versek bakın durum nasılda daha
iyiye gidiyor. Burnumuzun dibindeki Karsavul köyü belki 60 hanelik bir köy. Ama her yıl dağın başında şenlik düzenliyor. Kendi çaplarında bir sosyal
faaliyette bulunup, boş dağı tanıtıyorlar. Bizde yan yana gelsek ve böyle bir etkinlik düzenlesekde harika bir piknik ve dinlenme alanı olan
barajımızı, yetiştirdiğimiz bamyayı, soğanı, tevek yaprağını, aşlığı, bulguru, tarihi hamamızı, Ergüneş Baba tekke ve türbesini, Kurtini mağarasını
ve Eski tekkeyi böyle bir eğlencede tanıtsak, yarışmalar düzenlesek kötümü olur. Bizim baraja tatil günlerinde sayısız aile geliyor. Baraj sahası dolup taşıyor.
Piknik yapıyorlar, çevreyi geziyorlar ve dinlenip gidiyorlar.
Erbaa ve Taşovanın muhtelif yerlerine “Uluköy Barajı piknik alanı” diye yön levhaları diksek,ne gibi imkanlar olduğunu
sıralasak bakın gelenlerin sayısı nasıl üçe,beşe katlıyor. Maalesef barajın girişinde bile bir baraj yazısı levhası yok.Baraja köyümüzden görevli eleman
alsak,gelen her araçtan 1 milyon alsak, bir ticari buzdolabı koyup içine et, tavuk, balık ve yeşillik koysak, diğer bazı temel ihtiyaçlarında satışını yapsak,
bir yandan balık tutup, balık ızgara yapsak kazancımızla hiç kar etmesek köyümüzden 3-4 kişiye iş imkanı sağlamış oluruz ki; gerisinide siz tahayyül edin.
Belevi Belediyesi suni gölde balık yetiştirip satış yapıyor. Bizde yazın memlekete gelince mecburen Beleviyi bol bol
ziyaret ediyoruz. Bizim barajdaki balıklarda meydanı boş bulmuşlarki rahat rahat geziniyorlar. Bizim hiç masrafa ihtiyacımız yok.
Gölümüzde var balığımızda.
Ama icraat yok. Para kazandıkça güzel tesislerde yapar işi büyütürüz. İnsanlar Piknik için 25 km’lik Boraboy yokuşunu tırmanıyor.
Bilmiyorlarki burunlarının dibinde harika bir yer var. Pikniğe gelen ailelerin görmesi ve bilmesi için barajın müsait yerlerine kocaman kocaman levhalar
diksek, levhalarada köyümüzde en dayanıklı, kaliteli soğanın, bamyanın, tevek yaprağının burada yetiştiğini resimli olarak işlesek yine barajın belli bir yerine
10-30 kg’lık soğan çuvalları hazırlasak, iki kangal bamyadan assak, 5-10 bidon yapraktan, 30-40 paket aşlık ve bulgur’ danda bulundursak, meyvesi olan 3-5 kasa
meyvesini getirse pikniğe gelenlere satamazmıyız.
Amasya-Taşova arasında insanlar yollarda müşteri arıyor. Halbuki; müşteri bizim ayağımıza geliyorda biz farkında değiliz.
İnsan olarak gittiğimiz yerleri ballandıra ballandıra anlatmayı severiz. Barajdaki bu manzarayı görenlerde burayı tanıdıklarına anlatmayacakmı.
Bedavadan bizim reklamımızı yapmayacakmı. Daha çok kişinin pikniğe gelmesi daha çok müşteri olarak bize geri dönecektir.
Piknik yapmaya gelenler komisyoncudan, pazardan ve bakkaldan alacağı bu malzemeyi direkt olarak birinci elden ve bizden
alacaktır. Al işte köylüye çiçek gibi pazar oluştu.Gerisine karışmaya gerek yok.Devamı kendiliğinden gelecektir. Andıran köyünü bilirsiniz.
Bol sebze üretiyor.Hiçbir şekilde Pazar sorunuda yok. Günde birkaç kamyon sebze yükleniyor. Ben 10 kasa domates istiyorumda bana”tarla orada kendin toplarsan al”
diyorlar.
Bizim köylü ne yapıyor. Hurra bir soğan alıcısının peşinden 20 kişi koşuyor. Aradaki fark burada. İzmit-Herekeyi duydunuzmu.
Burada ipek halı dokumacılığı yapılır. Bir seccade boyundaki ipek halı 2-3 milyara satılır. Halı tezgahının boyu da halı gibi miniciktir. Elle taşınır.
Köyde kış aylarında ipek halı kursu açılsa. Üç aylığına bir hoca tutulsa genç kızlarımız,çocuklarımız ve analarımız bunu kısa sürede öğrenirler.
Kış aylarının bitiminde her evden bir halı çıkar ortaya.Halıları toplayıp götürün herekeye anında satın. Yani her eve 3 milyar gelir sağlanmış olur.
Köylümüz bu kadarlık bir miktarı yaz boyunca bütün mahsülünden kazanamıyor.
Köyümüzün İlköğretim okulunda görev yapan öğretmenlerimizin hemen hemen tamamı Taşovada ikamet ediyor. Onlara sunabileceğimiz ne
bir lojmanımız nede kiraya verebileceğimiz bir evimiz var. Öğretmenlerimizde tüm ihtiyaçlarını Taşova'dan karşılıyor. Halbuki onlar eskiden olduğu gibi Köyümüzde
ikamet etseler, bakkaldan, kasaptan, fırından, hırdavattan yapacakları alışverişin yanında, köylümüzden de süt, yoğurt, peynir, çökelik, aşlık, bulgur gibi daha
pek çok ihtiyaçlarını karşılayacaklar. Ve Köyümüzün ekonomisine katkıda bulunacaklar.
Yöneticilerimiz burada dile getirdiğimiz konuların bir kaçına eğilseler, bakın bir yılda neler değişiyor.
Okulumuzun Müdürü Ahmet abi büyük gayretlerle Okula bilgisayar dershanesi kurmuş. Köyümüzün dışarıda vazifeli evlatları da buna
destek olmuşlar. Ortaya güzel bir tablo çıkmış.Şimdide kitap topluyor,öğrencilere kurs aldırıyor. Bu bir azmin zaferidir. Şimdi sıra diğer azim sahiplerindedir.
Yazdığımız bütün bunlar iki kişinin aklına gelenler.Daha yazmadığımız ve hatırlamadığımız pek çok konu var.
Şimdi tüm okuyucu dost ve arkadaşlara soruyorum; ”Tüm bunlar için PARAYAMI, yoksa CESARETEMİ ihtiyaç var.
Hepimiz yaşayıp göreceğiz,bakalım neler olacak.