Mevlana Oğluna Der ki;
“Bahaeddin! Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma! Fazla bir şey isteme ve
hiç kimseden de fazla olma!
Merhem ve mum gibi ol! İğne gibi olma! Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen,
Fena söyleyici!
Fena öğretici!
Fena düşünceli olma!
Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun..İşte o sevinç Cennetin ta kendisidir.
Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan, daima üzüntü içinde olursun. İşte bu gam da cehennemin ta kendisidir.
Hani derler; Filan kişiyle yılanı aynı çuvala koymuşlar. Yılan imdat diye bağımış. Çıkarın beni burdan, Bu adam beni
zehirleyecek. Atalarımız ne güzel söylemiş; Biri sana kötülük ederse unut, ama sen birine kötülük edersen hiç unutma. Sevilen ve sayılan olmak zordur.
Kazanılanları da bir anda kaybetmek çok kolaydır.
Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır. Çocuk, babasını küfeye koymuş yuvarlıyormuş. Baba evladına
şöyle seslenir.
-Ben babamı şurdan aşağı yuvarlamıştım. Sende beni oradan yuvarla...
Dostların ve arkadaşların iyiliğiyle, itibarlarıyla gururlanmak en büyük erdemdir. Düşmüşlüklerine gülmek basamakların en aşağısına
inmektir. Yolum istanbul'a düştü. Gitmişken Mahmut gardaşımı (Arslan) görmeden olurmu. Sohbet esnasında çok dostu beraber yadettik. Onlar adına sevindik.
Söz; rahmetli Orhan'a (Üstün) geldi. Son anlarında köye gelip ziyaret ettiğini anlattı. Ne kadar çok sevindiğinden bahsetti. Hatta Mahmut'un kendisini
ziyaret edeceği sanki Rahmetli Orhan'ın içine doğmuşcasına her kapı tıkladığında, evdekilere Mahmutmu geldi diye sorduğunu beyan etti.
Mahmut anlattı. Ben hüzünlendim. Kendi kendime niye benim haberim olmadı. Nasıl duymadın ağır hasta olduğunu. Sen nasıl dost ve
arkadaşsın dedim. Arkasından bile olsa, üzülünecek insan olmak da erdemdir.
Yaşamın kıyısında yürürken, arkamızda bıraktığımız ayak izleri bizi yansıtır. Arkada bıraktıklarımız bizden başkası asla olamaz.
Zannederiz ki, bu keşmekeş dünyada bizde karışır gideriz. Fakat; asla öyle olmaz. Çamurlu yollarda ilerlerken ayaklarımız kuru kalamaz.
Bir arkadaşım anlatmıştı. Bir iş icabı filan şehre gittim. Gitmişken, yıllardır görmediğim şu dostumu da ziyaret edeyim dedim.
Kendisine süpriz yapacaktım. Arakadaşımın iş yerine yaklaşınca Telefon açtım. Seni ziyarete geldim dedim. Oda bana;
- Hay aksilik. Bende şehir dışındayım. Niye önceden haber vermedin birader dedi.
Bir kaç kelam daha ettik. Telefonda vedalaştık. Günlerden cuma olduğu için, yakınımdaki camiye doğru ilerken ne göreyim.
Şehir dışında olan arkadaşım karşıdan bana doğru gelmiyormu. Gözlerime inanamadım. Hemen yolumu değiştirdim. onu zor durumda bırakmak istemedim.
Yoksa; bir kaç adım sonra karşı karşıya gelecektik. Tevafukun bu kadarına da pes dedim.
Hala düşünürüm, ben nerde hatta ettim. Yoksa, dostluğu sözde birinimi dost edinmişim. Bilemedim.
Bir pazar günü telefonum acı acı çalmaya başladı. Ne hikmettir, telefonun çalmasında bile şöyle bir ürperdim. Arayan bir arkadaşımdı.
Hemen söze girdi.
- Mehmet abi, bizim Mustafa abi varya.
- Evet dedim. Var.
-Mustafa Koçyiğit. Dedi.
-Ne olmuş Mustafaya dedim.
-Ölmüş abi. dedi.
Şairin dediği gibi " Sanki dev bir taş ocağını kökünden dinamitleyip üstüme döküverdiler" Dondum kaldım. Hemen Mustafayı aradım.
Telefonu minik Kızı açtı. Baban nerde dedim. Camiye götürdüler dedi. Atladım hemen gittim. Kabrini görmek nasip oldu. Kabri başında dualar okudum. Ağladım.
Beyin kanamasıymış. Önce hastane ardından kabristan olmuş. Ne çok arıyorum onun dostluğunu. Yıkılmaz bir heykel gibiydi. Arkasından ağlanacak bir insan olmak da erdemdir.
"Boş beleş insan olmak" diye bir tabir vardır. Varlığında bilinmez, yokluğunda. İnsanların Detaylara takılıp kalması,
her şekilde suçu kendisinden başka herkeste araması kadar abes bir şey yoktur. Küçükle küçük büyükle büyük oluyormuyuz, gözlerimiz samimi ve içten bakıyormu,
Karşımızdakinin sözünüzün bitmesini sabırla ve sonuna kadar dinliyormuyuz. "Seni yakından tanımasam bile sevilip sayılan biri olduguna inanıyorum" sözüne mazhar olabiliyormuyuz.
Yazımızı Hz Mevlanın Şu özlü sözüyle bitirelim.
Ne elbiseler gördüm içinde insan yok, nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok...Hz Mevlana